YARIŞMA KATIL SİTENİ EKLE ZİYARETÇİ ARTIR




15 Şubat 2008 Cuma

Alexander Graham Bell

Alexander Graham Bell
l

Alexander Graham Bell, (d. 3 Mart 1847, Edinburgh İskoçya - ö. 2 Ağustos 1922, Baddeck Kanada), 1876'da telefonun icadı ile tanınan Alexander Graham Bell önce Ontario'ya, daha sonra Boston'a yerleşti.

Aslında Graham Bell, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı ama her gün yeni bir özelliğe kavuşan telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağladı.

Telefonun yaratıcılarından olan Graham Bell'in annesi doğuştan sağırdı. Dedesi ve babası yıllarını sağırlara adadı. Özellikle babası sağırlara duymasalar bile konuşmayı öğretmenin yollarını geliştirmeye çalıştı. İki kardeşi veremden ölünce, babası kalan tek oğlunun sağlığı için Kanada'ya göçtü. Babasının ölümünden sonra onun çalışmalarını tanıtmak ve yaymak için çabalayan Graham Bell ABD'ye gitti. Burada bir süre sağırlara dil öğretmeni yetiştiren okulda çalıştı. Daha sonra kendi okulunu kurdu.

Ünü kısa sürede yayılan Bell, Oxford Üniversitesi’ne konuk öğretmen olarak çağrıldı. İngiltere'de eline geçen Alman Hermann von Helmholz adlı bilginin işitme fizyolojisine ilişkin kitabını okudu. Müzik sesinin bir tel aracılığı ile aktarılabilineceği düşüncesi üzerinde yoğunlaştı. Bu sırada başka bilim adamları da bu konularda çalışmalar yürütüyordu. Ilisha Gray bunlardan biriydi.

İngiletere'den dönen Bell, Boston Üniversitesi İnsan Sesi Fizyolojisi dalı profesörlüğüne getirildi. Kuramsal bilgilerini teknik destekle yaşama geçirmeye ve işitme engelliler için duymalarını sağlayacak aletler yapmaya girişti. Thomas Watson adlı bir elektrik mühendisi ile birlikte çalışmaya başladı. Çalışmalarını yürütmek için maddi destek gerektiğinde kendisine Avukat Gardnier Greene Hubbart yardım elini uzattı. Bell ve Watson 1875 yılında sesin tel üzerinden bir başka yere gittiğini ortaya çıkardı. Ancak ses anlaşılmaz bir durumdaydı. 14 Şubat 1876 günü Bell ve Gray telefon patenti almak için ayrı ayrı başvuru yaptı. Bell'e 7 Mart günü istediği patent verildi. 174.465 nolu patentini alan Bell atölyede denemelerini sürdürürken telefonu çalıştırmak için kullandığı bataryadan pantolonuna asit döküldü. Watson'u yardıma çağırdı:

"Bay Watson, çabuk buraya gelin. Sizi istiyorum."

Bell yardımcısını yardıma çağırırken farkında olmadan 131 yıl önce 10 Mart günü ilk telefon görüşmesini yaptı. Watson Bell'in sesini "telefon"dan duydu. ABD'nin 100’üncü kuruluş yıldönümüne denk gelen bu buluşu ona düzenlenen Yüz Yıl sergisinde birçok ödül kazandırdı. Bell bilimsel çalışmalarını yürütmek için maddi ve manevi destek gördüğü Hubbart Ailesi’nden Mabel ile bir yıl sonra evlendi.

Eşi dört yaşından beri sağırdı. Bell öğrencisi olarak tanıdığı ve daha sonra evlendiği Mabel'e derin bir sevgi duydu. Artan ününe karşın hiçbir zaman ne eşini ne de sağırları unuttu. Eşine yazdığı bir mektupta "Eşin, hangi noktaya çıkarsa çıksın, ne denli zengin olursa olsun, emin ol sağırları ve onların sorunlarını her zaman düşünecektir" diye yazmıştır.

Bugün öne çıkan buluşlarının gölgesinde kalan yapıtlarının çoğu sağırlık konusundaydı. Sağır annesinin ve eşinin duyamadığı sesleri kaydetmeyi başardı. "Gramofon"dan kazandığı parayı bugün de sağırlar için çalışmalar yürüten Alexander Graham Bell Sağırlar Kurumu’na harcadı. Fransa hükûmeti insanlığa hizmetinden dolayı onur ödülü ve para ödülü verdi. Verilen parayı Washington'da Sağırlar için Volta Enstitüsü’nü kurmada kullandı. İlk el telefonunu geliştirmek için Bell teknik sorunları alt etmeye çalışırken bir yandan da kendisini dava eden Gray'a karşı hukuk savaşı verdi. Telefon atölyeden 4 yılda çıkabildi. 1880 yılında Bell'e yardım eden Tainer radyofon adını verdikleri aleti denedi.

Bir okulun tepesine çıkan Tainer çok uzaktan görebildiği Bell'e telefonla seslendi "Bay Bell. Bay Bell. Beni duyabiliyorsanız lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızı sallayın." Bell şapkasını salladığında artık telefon doğumunun ardından emeklemeye başladı. Sekiz yıl sonra Connecticut eyaleti ilk telefon şebekesine sahip kent oldu.

Telefon yakın yıllara dek Türkiye'de olduğu gibi santraller ve memurlar aracılığı ile yürütülüyordu. Bir süre sonra santrallerde erkek memur yerine kadın memurun çalışması geleneği başladı. İlk kadın santral memuru da Boston'da çalışmaya başlayan Emma Nut oldu.

Kimi siyah beyaz filmlerde gülme konusu yapılan "manyetolu telefon" görüşmeleri 1899 yılında Almon B. Stowger adlı birinin katkısı ile otomatikleşmeye yöneldi. İşin garip tarafı Stowger telefoncu değil cenaze levazımatçısıydı. Rakibinin eşi telefon şirketinde çalışıyordu. Cenaze işleri için Strowger'ı arayanları bu memur kendi eşine bağlıyordu. Bu zor durum karşısında çözüm bulmak için kolları sıvayan Strowger otomatik santralı yapmayı başardı. Halk yeni telefona "kızsız telefon" adını taktı.

Bugünkü telefonlara benzemeyen bir biçimdeydi. Üzerinde birler, onlar, yüzler basamağını temsil eden üç tuş bulunuyordu. Bağlanmak istenen numara tuşlara aranan numarada yer alan rakamın değeri kadar basılarak sağlanıyordu. Arayan kişi tuşa kaç kez bastığını sık sık şaşırdığı için karmaşaya da yol açıyordu. Bunun da çözümü çok geçmeden bulundu.

Kısa sürede New York sokaklarını telefon direkleri ve kablo hatları örümcek ağı gibi kapladı. Yürünmez bir hale gelen sokaklardaki bir telefon direği kabloları tutan 50 çapraz tahta taşıyordu. Telefon günlük yaşama değişik biçimlerde girmeye başladı.

O yıllarda yayımlanan gazetelere verilen bir reklamda telefon şöyle tanıtıldı:

"Sohbet. Ağızdan kulağa telefonla konuşarak çok daha rahat..."

Bell 1915 yılında New York'u San Francisco'ya bağlayan ilk uzun kentlerarası telefon hattını açtı. Karşısında yine yardımcısı Watson vardı. Aradan geçen onca yıla karşın Bell ilk günü unutmadı. Watson'a "Watson seni istiyorum, buraya gel" dedi.

Telefonun olanaklarından yararlanarak müşteri çekmek isteyen oteller arasında kıyasıya bir savaş başladı. Oteller ünlü müzik, tiyatro, opera, konser salonlarına bağlanan telefon "Tiyatrofon" hattı ile aldıkları sesi lobilerinde oturan müşterilerine dinletmeye başladı. Bu evlere ve iş yerlerine yayıldı.

Graham Bell belleklerde telefonun bulucusu olarak yer etse de adının öne çıkmadığı çalışmaları da vardı. Bunlardan biri büyük bir ilgi ile tüm dünyanın izlediği National Geographic dergisindeki yöneticiliğiydi. Yüzyirmi yıl önce silahlı saldırıya uğrayan ve ağır yaralanan ABD Başkanı Garfield'ın bedenindeki kurşunların yerini belirlemede ilk kez kullandığı telefonik sonda, Röntgen'in X ışınları ile tanıyı geliştirilmesinde kullanıldı. Deniz ve hava taşımacılığı için projeler gerçekleştirdi.

1893 yılında telefon ile ilgili gelişmeleri kaleme alan bir yazar gözlemini şöyle dile getirdi: "Şu anda duyabildiğimiz sanatçı ve şarkıcıları bir süre sonra insanlık görmeyi de başaracak."

Bu sözler "televizyon" özlemi olarak yorumlanmasına karşın gelişen teknoloji görüntülü cep telefonlarını, internet üzerinden canlı yayınla iletişimi işaret ettiğini göstermektedir. Bilimkurgu severler ise "Uzay Yolu" filminden esinlenerek insanların ışınlanmalarından, insanların bulundukları yerde başka bir yerdeki olayı üç boyutlu olarak ekranlarda görerek ya da duyarak değil hissederek elde edeceği günleri tartışıyor.

Sağırlığa karşı yürütülen savaşımın sonucu insanlık dünyasının sağırlığını gideren bir buluşu armağan eden Bell öldüğünde ona duyulan büyük saygı ve sevgiden ötürü soyadından yola çıkarak telefonu simgelemek için kırmızı "çan" resimleri kullanıldı...
Alexander Graham Bell

İskoçya asıllı ABD'li bilimadamı, mucit, sanayici
Telefonu icat eden kişi

Doğumu

3 Mart 1847
Edinburgh İskoçya

Ölümü

2 Ağustos 1922
Baddeck Kanada

Alexander Graham Bell (3 Mart 1847, Edinburgh – 2 Ağustos 1922, Baddeck), İskoçya asıllı ABD'li bilimadamı, mucit ve sanayici. Telefonu icat eden kişi olarak tanınır.

Telefonun patentini 7 Mart 1876'da aldı. İlk telefon şirketi olan Bell Telefon Şirketi'ni 1877'de kurdu. Bell Telefon Şirketi bugün ABD'nin en büyük şirketlerinden biridir. Ayrıca kendi geliştirdiği fonograf için bir, hava araçları için beş, hidrouçaklar için dört ve selenyum piller için de iki patenti vardır.

Babası kendini sağır ve dilsiz insanların sorunlarıyla uğraşmaya adamıştı. Bu nedenle Bell, küçük yaştan itibaren, daha sonradan çok işine yarayacak olan ses bilgisi konusunda epey bilgiye sahip oldu. Bell de kendini, sağır öğrencilerin, dolaylı olarak da olsa, seslerin dünyasını kavramaları ve yaşamalarına adadı ve ilk olarak Boston'daki Sağır ve Dilsizler Okulunda çalışmaya başladı.

Bell, telgraf şirketlerinin çıkmazı olan, bir hat üzerinde aynı anda yalnızca tek bir mesajın iletilmesi sorununa çözüm arayacak çalışmaya başlamıştı. Başlangıçta çoklu bir telgraf geliştirmeyi istiyordu. Bell, ses tellerinin ve kulak zarının titreşimlerinden yola çıkarak, insan sesindeki frekansı elde ederek, bunları elektrik sinyali biçiminde bir telden iletmenin olanaklı olup olmadığını araştırıyordu. Bunun için de diyafram adı verilen bir aletle, yapay bir kulak zarı yaratmanın gerekli olduğu sonucuna vardı. Diyafram, hem konuşma sesiyle titreşim oluşturabilecek, hem de elektrik akımı yaratan küçük değişikliklere tepki verebilecek kadar ince bir tabakaydı. Tam ortasına da diyaframla birlikte hareket eden bir manyetik zar yerleştirdi. Ses titreşimleriyle oluşan değişiklikler, alıcı merkeze ulaştığında, alıcının diyaframında titreşime neden olarak, sinyalleri yeniden sese çeviriyordu.

En değerli patentlerden biri olan telefonun patentini Bell, 7 Mart 1876'da, 29. yaş gününden dört gün sonra aldı ve ilk telefon konuşmasını New York-Chicago hattında yaptı. İlk telefon şirketi olan Bell Telefon Şirketi de 1877'de kuruldu. Bell yalnızca telefonun patentini almadı, o çok yönlü bir araştırmacı ve mucitti. Kendi geliştirdiği fonograf için bir, hava araçları için beş, hidrouçaklar için dört ve selenyum piller için de iki patenti vardır.

Alexander Graham Bell aşırı büyük üç boyutlu kutu uçurtmaları kullanarak insan taşımayı başarmış ve bu çalışmaları sadece denemelerini yaptığı istasyonun yanındaki nehri karşıdan karşıya geçmek amacıyla kullanmıştır. Graham Bell, kutu uçurtmadan esinlenerek ilk hidrofil botu yaratırken Wright Kardeşlerin uçak tasarımı çalışmaları I. Dünya Savaşı sonuna kadar devam etmiştir.

1876'da Telefonun icadı ile tanınan Alexander Graham Bell, 1847 de İskoçyada Edinburgh da doğdu. Ontario ya yerleşti, daha sonra Amerikaya, ve Boston'a yerleşti.

Aslında Graham Bell, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı ama her gün yeni bir özelliğe kavuşan telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağladı.

Telefonun yaratıcılarından olan Graham Bell'in annesi doğuştan sağırdı. Dedesi ve babası yıllarını sağırlara adadı. Özellikle babası sağırlara duymasalar bile konuşmayı öğretmenin yollarını geliştirmeye çalıştı. İki kardeşi veremden ölünce, babası kalan tek oğlunun sağlığı için Kanada'ya göçtü. Babasının ölümünden sonra onun çalışmalarını tanıtmak ve yaymak için çabalayan Graham Bell ABD'ye gitti. Burada bir süre sağırlara dil öğretmeni yetiştiren okulda çalıştı. Daha sonra kendi okulunu kurdu.

Ünü kısa sürede yayılan Bell, Oxford Üniversitesi’ne konuk öğretmen olarak çağrıldı. İngiltere'de eline geçen Alman Hermann von Helmholz adlı bilginin işitme fizyolojisine ilişkin kitabını okudu. Müzik sesinin bir tel aracılığı ile aktarılabilineceği düşüncesi üzerinde yoğunlaştı. Bu sırada başka bilim adamları da bu konularda çalışmalar yürütüyordu. İlisha Gray bunlardan biriydi.

İngiletere'den dönen Bell, Boston Üniversitesi İnsan Sesi Fizyolojisi dalı profesörlüğüne getirildi. Kuramsal bilgilerini teknik destekle yaşama geçirmeye ve işitme engelliler için duymalarını sağlayacak aletler yapmaya girişti. Thomas Watson adlı bir elektrik mühendisi ile birlikte çalışmaya başladı. Çalışmalarını yürütmek için maddi destek gerektiğinde kendisine Avukat Gardnier Greene Hubbart yardım elini uzattı. Bell ve Watson 1875 yılında sesin tel üzerinden bir başka yere gittiğini ortaya çıkardı. Ancak ses anlaşılmaz bir durumdaydı. 14 Şubat 1876 günü Bell ve Gray telefon patenti almak için ayrı ayrı başvuru yaptı. Bell'e 7 Mart günü istediği patent verildi. 174.465 nolu patentini alan Bell atölyede denemelerini sürdürürken telefonu çalıştırmak için kullandığı bataryadan pantolonuna asit döküldü. Watson'u yardıma çağırdı:

"Bay Watson, çabuk buraya gelin. Sizi istiyorum."

Bell yardımcısını yardıma çağırırken farkında olmadan 125 yıl önce 10 Mart günü ilk telefon görüşmesini yaptı. Watson Bell'in sesini "telefon"dan duydu. ABD'nin 100’üncü kuruluş yıldönümüne denk gelen bu buluşu ona düzenlenen Yüz Yıl sergisinde birçok ödül kazandırdı. Bell bilimsel çalışmalarını yürütmek için maddi ve manevi destek gördüğü Hubbart Ailesi’nden Mabel ile bir yıl sonra evlendi.

Eşi dört yaşından beri sağırdı. Bell öğrencisi olarak tanıdığı ve daha sonra evlendiği Mabel'e derin bir sevgi duydu. Artan ününe karşın hiçbir zaman ne eşini ne de sağırları unuttu. Eşine yazdığı bir mektupta "Eşin, hangi noktaya çıkarsa çıksın, ne denli zengin olursa olsun, emin ol sağırları ve onların sorunlarını her zaman düşünecektir" diye yazmıştır.

Bugün öne çıkan buluşlarının gölgesinde kalan yapıtlarının çoğu sağırlık konusundaydı. Sağır annesinin ve eşinin duyamadığı sesleri kaydetmeyi başardı. "Gramofon"dan kazandığı parayı bugün de sağırlar için çalışmalar yürüten Alexander Graham Bell Sağırlar Kurumu’na harcadı. Fransa hükûmeti insanlığa hizmetinden dolayı onur ve para ödülü verdi. Verilen parayı Washington'da Sağırlar için Volta Enstitüsü’nü kurmada kullandı. İlk el telefonunu geliştirmek için Bell teknik sorunları alt etmeye çalışırken bir yandan da kendisini dava eden Gray'a karşı hukuk savaşı verdi. Telefon atölyeden 4 yılda çıkabildi. 1880 yılında Bell'e yardım eden Tainer radyofon adını verdikleri aleti denedi.

Bir okulun tepesine çıkan Tainer çok uzaktan görebildiği Bell'e telefonla seslendi "Bay Bell. Bay Bell. Beni duyabiliyorsanız lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızı sallayın." Bell şapkasını salladığında artık telefon doğumunun ardından emeklemeye başladı. Sekiz yıl sonra Connecticut eyaleti ilk telefon şebekesine sahip kent oldu.

Telefon yakın yıllara dek Türkiye'de olduğu gibi santraller ve memurlar aracılığı ile yürütülüyordu. Bir süre sonra santrallerde erkek memur yerine kadın memurun çalışması geleneği başladı. İlk kadın santral memuru da Boston'da çalışmaya başlayan Emma Nut oldu.

Kimi siyah beyaz filmlerde gülme konusu yapılan "manyetolu telefon" görüşmeleri 1899 yılında Almon B. Stowger adlı birinin katkısı ile otomatikleşmeye yöneldi. İşin garip tarafı Stowger telefoncu değil cenaze levazımatçısıydı. Rakibinin eşi telefon şirketinde çalışıyordu. Cenaze işleri için Strowger'ı arayanları bu memur kendi eşine bağlıyordu. Bu zor durum karşısında çözüm bulmak için kolları sıvayan Strowger otomatik santralı yapmayı başardı. Halk yeni telefona "kızsız telefon" adını taktı.

Bugünkü telefonlara benzemeyen bir biçimdeydi. Üzerinde birler, onlar, yüzler basamağını temsil eden üç tuş bulunuyordu. Bağlanmak istenen numara tuşlara aranan numarada yer alan rakamın değeri kadar basılarak sağlanıyordu. Arayan kişi tuşa kaç kez bastığını sık sık şaşırdığı için karmaşaya da yol açıyordu. Bunun da çözümü çok geçmeden bulundu.

Kısa sürede New York sokaklarını telefon direkleri ve kablo hatları örümcek ağı gibi kapladı. Yürünmez bir hale gelen sokaklardaki bir telefon direği kabloları tutan 50 çapraz tahta taşıyordu. Telefon günlük yaşama değişik biçimlerde girmeye başladı.

O yıllarda yayımlanan gazetelere verilen bir reklamda telefon şöyle tanıtıldı:

"Sohbet. Ağızdan kulağa telefonla konuşarak çok daha rahat..."

Bell 1915 yılında New York'u San Francisco'ya bağlayan ilk uzun kentlerarası telefon hattını açtı. Karşısında yine yardımcısı Watson vardı. Aradan geçen onca yıla karşın Bell ilk günü unutmadı. Watson'a "Watson seni istiyorum, buraya gel" dedi.

Telefonun olanaklarından yararlanarak müşteri çekmek isteyen oteller arasında kıyasıya bir savaş başladı. Oteller ünlü müzik, tiyatro, opera, konser salonlarına bağlanan telefon "Tiyatrofon" hattı ile aldıkları sesi lobilerinde oturan müşterilerine dinletmeye başladı. Bu evlere ve iş yerlerine yayıldı.

Graham Bell belleklerde telefonun bulucusu olarak yer etse de adının öne çıkmadığı çalışmaları da vardı.
Bunlardan biri büyük bir ilgi ile tüm dünyanın izlediği National Geographic dergisindeki yöneticiliğiydi. Yüzyirmi yıl önce silahlı saldırıya uğrayan ve ağır yaralanan ABD Başkanı Garfield'ın bedenindeki kurşunların yerini belirlemede ilk kez kullandığı telefonik sonda, Röntgen'in X ışınları ile tanıyı geliştirilmesinde kullanıldı. Deniz ve hava taşımacılığı için projeler gerçekleştirdi.

1893 yılında telefon ile ilgili gelişmeleri kaleme alan bir yazar gözlemini şöyle dile getirdi: "Şu anda duyabildiğimiz sanatçı ve şarkıcıları bir süre sonra insanlık görmeyi de başaracak."

Bu sözler "televizyon" özlemi olarak yorumlanmasına karşın gelişen teknoloji görüntülü cep telefonlarını, internet üzerinden canlı yayınla iletişimi işaret ettiğini göstermektedir. Bilimkurgu severler ise "Uzay Yolu" filminden esinlenerek insanların ışınlanmalarından, insanların bulundukları yerde başka bir yerdeki olayı üç boyutlu olarak ekranlarda görerek ya da duyarak değil hissederek elde edeceği günleri tartışıyor.

Sağırlığa karşı yürütülen savaşımın sonucu insanlık dünyasının sağırlığını gideren bir buluşu armağan eden Bell öldüğünde ona duyulan büyük saygı ve sevgiden ötürü soyadından yola çıkarak telefonu simgelemek için kırmızı "çan" resimleri kullanıldı...

10 Şubat 2008 Pazar

Süngerbob Hareketli Resim


Bu Hareketli Resimler Hiç Bir Yerde Yok !

Blog ve sitelere koyabilirsiniz .Ama blogumun adı verilsin . Geyc

Çünkü ben yaptım .

İkincisi gelicek . Ama Süngerbob .

9 Şubat 2008 Cumartesi

Hepsi 1 36 . Bölüm












www.gruphepsifanclub.net e sağol . Bu arka planda oranındır .























































Selena Resimler










23 Nisan Şiirleri

23 NİSAN

Dün sabah anneciğim
Öperek, dedi: Uyan
Bugün senin bayramın,

Kalk, bak süslendi her yan.
Baktım her taraf süslü,
Sokaklar dolu insan.

Dedim: Anne bu neden
Dedi: 23 Nisan.

Temel bayrammış, inan
Kutlu olsun kardeşim
Geldi 23 Nisan.

R. Gökalp ARKIN


23 NİSAN

Bugün bir başka aydınlık yeryüzü,
Bir başka ağaçların, evlerin yüzü.
Bugün çocuklar güzel.
Bugün sokaklar güzel...
Elimizden tutan her el
Daha sağlam
Daha mavi gökyüzü;
Bayraklar daha yakın.
Bakın: geçiyor yarının büyükleri;
Şarkılar tutuyor gökleri.

Adnan ARDAĞI

23 NİSAN

Bu ne duru sabah, ne temiz hava,
Geliyor her yandan Nisan kokusu.
Sevinçten deliye dönmüş her yuva,
Sarmış gönülleri vatan duygusu.

Gelincikler gibi al al bayraklar,
Evlerden sarkıyor, gökler de dolu.
Nabızlar pek hızlı, coşkun yürekler,
Sanki arslan bugün her Türk'ün oğlu!

Şu mini miniler tombul yanaklı,
Yerlerinde bile duramıyorlar.
Hepsinin elleri çifte bayraklı,
Gözlerinde şimşek şimşek sevgi var.

Yeniden oluyor her şey, yeniden,
Yanıyor Atatürk içimizde bak!
Atatürk, bu kara günü ak eden,
Atatürk; andımız, en kutlu sancak.

Eğlenin yavrular, gülün çocuklar.
Coşsun gönlünüzde Türklük duygusu.
Havanın bile bir coşkun hâli var,
Her yönden geliyor nisan kokusu.

Hasan Lâtif SARIYÜCE

ÇOCUK BAYRAMI

Arkadaşlar, sevinelim,
Hep gülelim, eğlenelim;

Sıkılmasın hiç canımız;
Çünkü bugün bayramımız...

Oyun, alay, dernek düğün,
Hepsi bizim işte bugün...

Çocuklara hor bakmayın;
İncitmeyin, esirgeyin...

Ana yurdun oğlu, kızı,
Umut veren şen yıldızı.

Yarınları parlatacak;
Şenlenecek her bir ocak...

Korunacak cumhuriyet,
Yükselecek bu memleket...

Ekrem ŞENOZAN


BİZİM BAYRAMIMIZ

Bu gelen bizim bayram
Yükseldi bak ünümüz.
23 Nisan bizm
En şerefli günümüz!

Al bayrağı açalım,
Gel gidelim törene.
Bin teşekkür, bizlere
Bugünleri verene...

Bizim için harcanan
Boşa gitmez bu emek,
Çünkü her Türk çocuğu
23 Nisan demek...

İsmail Hakkı SUNAT


23 NİSAN GÜNÜ

Bayram yapar çocuklar,
23 Nisan günü
Büyük bir sevinç kaplar,
Bütün yurdun üstünü

Bin dokuz yüz yirmide
Duyuldu halkın sesi
Açıldı bu tarihte
Büyük Millet Meclisi

Bugün edildi ilân
Yeni bir Türk devleti
Bundan, 23 Nisan
Sevindirir milleti

İ. Hakkı SUNAT

ÇOCUKLARIN DİLEĞİ

Çocuklar şarkı söylerken
Kanatlanır gökyüzüne
Melek olur.

Çocuklar şarkı söylerken
Sarı saçlı, mavi gözlü
Bebek olur.

Çocuklar şarkı söylerken
Bulut olur,
Gökkuşağı olur
Deniz olur.

Çocuklar şarkı söylerken
23 Nisanlarda
Pırıl pırıl saydam kanatlı
Kelebek olur.

Çocuklar şarkı söylerken
23 Nisanlarda
Dillerinde, gözlerinde
Yüreklerinde yalnızca
Bir dilek olur.

Teşekkürler Atatürk
Teşekkürler Atatürk

M. Macit TAŞ

DÜNYA ÇOCUK BAYRAMI

Kiminin saçı siyah,
Kiminin saçı sarı...
Ankara'da buluştu,
Dünyanın çocukları.

Her Yirmi Üç Nisan'da
Tekrarlanır bu olay.
Buluşma nedenini,
Açıklamak çok kolay.

Bu kocaman dünyada
Ülke sayısı çoktur.
Oysa ki hiç birinin
Çocuk Bayramı yoktur.

Dünyanın çocukları
Yurdumuza koşuyor,
Her Yirmi Üç Nisan'da
Cıvıldaşıp coşuyor.

Türkiye konuklarla,
Kalpler sevgiyle dolsun.
Dünya Çocuk Bayramı
Herkese mutlu olsun!


Altan ÖZYÜREK

EGEMENLİK ULUSUNDUR

Egemenlik ulusun olduğu günden beri,
Hergün daha çok artan bir zevkle yaşıyoruz.
Biz seyredenlerin kamşıyor gözleri,
Asırları yılların içinde aşıyoruz...

Artık maziye gömdük mesafeyi, zamanı;
Her geçen gün andırır bir 23 Nisanı.
Kalplerde inkılâbın bilinçli heyecanı,
Mukaddes hedeflere hızla yaklaşıyoruz.

Yolumuzda ışıktır demokratik meş'ale,
Biz milletçe bağlıyız ulusal ülkülere.
Heybetli bir çığ gibi bütün ulus el ele.
Yeni bir medeniyet için uğraşıyoruz.

Bugün yirmi milyon Türk bir tek kalp, bir tek vücut;
Hepsinde aynı hamle, aynı güvenli umut.
Yuvalar şenlik dolu, gönüller ferah, mesut...
En kutlu bir hayatın zevkini taşıyoruz.

Halil Refet TANIŞIK

Rakım Çalapala

Yazar. 1909'da İstanbul'da doğan Rakım Çalapala'nın tam adı Mehmet Rakım Çalapaladır. İstanbul Lisesi'ni ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi(1935). Henüz lise öğrencisiyken Yarın gazetesinde gazetecilik yaşamına atıldı. Daha sonra ise Son Posta ve Akın gazetelerinde yazdı. Bir yıl süreyle Osmanlı Bankası'nda da çalıştı (1932). 1932'de öğretmen Nimet Hanım'la evlendi. 1936'da Türkiye Yayınevi'ne girerek, orada Yavrutürk ve Çocuk Haftası dergilerini yönetti. Resimli Hayat, Yedigün ve Karikatür dergilerinde de çalıştı. Musevi Lisesi'nde ve Alman Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. 1951'de Hürriyet Gazetesinden ayrılarak Atlas Yayınevi'ni kurdu.

Çok sayıda ders kitabı yazan Çalapala, daha çok halk için romanlar, çocuk öykü ve romanları (çoğunlukla eşi Nimet Çalapala ile)yazdı. 1964'de sinemaya uyarlanan Köye Giden Gelin adlı romanını Ülkü Erakalın yönetti.

Ankara'da 28 Kasım 1995'te öldü

Yayımladığı çocuk kitapları: 87 Oğuz (1933, Mustafa: Atatürk'ün Romanı(1944), Yavrutürk Şiirleri (1968).
Romanı: Köye Giden Gelin (1950).
Öyküleri: Aşk İnsanı Güzelleştirir (1965), Işıklı Pencere (1965).
Oyun kitapları: Eski Bir Dost (1933), Köyden Gelen Ses (1933).

Kaynak : Vikipedia

Görgüsüzler ' de Bu Hafta

Pembe yeni taşındıkları sosyete semtinde satılan sütü pahalı bulunca kendince pratik bir çözüm bulur. Havuzlu villanın bahçesinde inek beslemeye başlar. Tabi sosyetik komşularıyla birbirlerine girerler. Vakkas ise Pembeye evlilik teklifi yapar. Pembe Vakkasın evlilik teklifini kabul ettiğini açıklayacakken Vakkas’ın köydeki karısı Gülo silahla gazinoyu basar. Bu arada Yılmazla Sultanın evlilik hazırlıkları devam etmektedir. Pembeler hala asil aile numarasına devam etmektedirler. Fakat Nurullah Bey partili arkadaşlarının ısrarıyla gazinoya eğlenmek için geldiğinde bütün gerçek ortaya çıkacaktır.

Maksat Muhabbet

Kadir Çöpdemir, programı Maksat Muhabbet’e bu gece ekranların en sevileni Beyaz’ı,
son zamanların en popüler televizyoncusu Acun Ilıcalı’yı ve pop müziğin muhteşem yorumcusu Aşkın Nur Yengi’yi konuk ediyor.
Yeni dansçı kuzucuklar ile, aynı süt kuzuları orkastrası eşliğinde, sizi atv’de bomba gibi bir program bekliyor!

Selena ' da Bu Hafta

Selena ve Honos , Hades’in Ütopya'yı ele geçirmesine bir son vermek için savaşmaya karar verir. Selin, Leyla ve Nazlı’yı da yanlarına alıp onları da birer savaşçıya çevirip sihirli silahlarla donatırlar. Zorlu bir mücadeleden sonra savaşı iyiler kazanır ve Honos tahtını geri aldığı sırada Hades son bir hamle yaparak etkili bir silah gönderir. Ve silah direkt Nazlı’yı hedef alınca Nazlı büyük bir darbe alarak yere yığılır.
Fitnat sömestre tatilinde de Burak’la vakit geçirebilmek için okulca bir kamp gezisi düzenler…
Selena Burak’a bebekle yakalanınca durumunu kurtarmak için dadılık yaptığını söylemek zorunda kalır. Burak’ı buna inandırmak için sihirle yerdeki karıncaları insana çevirerek bebeğin anne ve babasıymış gibi Burak’la tanıştırır.

Hepsi 1 ' de Bu Hafta

Seçimlerde çıkan karışıklığa çok sinirlenen Erol Hoca, seçim kampanyalarını iptal eder ve oylamayı hemen aynı gün sonuçlandırmaya karar verir!

Emre, Sevgililer Günü’nde Cemre’yle baş başa kalabilmek için Yasemin ve Eren’den yardım ister: Herkesi bir araya getirmek için Uludağ’a bir gezi düzenlemeye karar veren kızlar, bu romantik günde sevgilileriyle eğlenmeyi ve Emre’yle Cemre’nin arasını yapmayı planlamaktadırlar. Ancak eğlence planları, Bayan Berbatov’un yasaklarıyla sekteye uğrar: Bayan Berbatov kızlara, Uludağ’da yapmayı planladıkları bütün aktiviteleri yasaklar!

Bileği sakatlandığı için Uludağ gezisine gidemeyecek olan Mert, Bora’nın da geziye katılacağını duyunca kıskançlık krizi geçirir. Emre, Barış ve Korkut’tan, Gülçin’e göz kulak olmalarını ister...

Cemre, Eren, Gülçin ve Yasemin, Sevgililer Günü’nü Emre, Barış, Korkut ve Bora’yla Uludağ’da geçirirler. Heyecanla dört bir yana dağılırlar: Ne var ki işler hiç de bekledikleri gibi gitmeyecektir! Eren ve Barış, kendilerine gelen tehdit notlarıyla sarsılırken, Cemre ve Emre, beklemedikleri biriyle karşılaşırlar! En büyük macerayı ise, her zamanki gibi Korkut yaşar!
Sevgililer Günü’nde Mert’i yalnız bıraktığı için pişman olan Gülçin, İstanbul’a döndüklerinde bir kutlama daha yapmaya karar verir. Evde çiftler için parti hazırlığı yapan kızlar, Cemre’nin hiç beklemedikleri birini partiye davet etmesiyle şoke olur!

8 Şubat 2008 Cuma

2 Şubat 2008 Cumartesi